Şair Ömer ÖZEN 2000-2012 dönemi yazdığı şiirleri KARANLIĞIN 7 tonundan GÖKKUŞAĞI adlı kitabında toplamış.
Ömer ÖZEN Hakkında…
Daha ortaokuldayken yoğunlaşıp bir şiir yazdığımda rastgele okuyan bir öğretmenim tebrik etmişti. Ve o zamandan biliyordum bir gün şiir yazmaya başlayacağımı…
Lisede tekrar şehir dışında yatılı okula ( Bilecik Refik Aslan Öztürk Fen Lisesi) başladıktan ve defalarca Ayna’nın ikinci albümünün kasetini dinledikten sonra zamanı gelmişti…
Bursa’da liseye devam ederken ilk ajandada hikaye ve diğer karalamalarla beraber duran şiirleri temize geçme ihtiyacı hissettim. (Demek oluyor ki, bazı şiirler iki kere temize geçirildi.) Daha sonrasında bu ajandanın da biteceğini fark ettim. O zaman bunu bir kitap gibi yapmak lazımdı. İsim çok zor olmadı, nasılsa herkesin bir tane vardı: İlk Göz Ağrım …
Lise bitip üniversite için Ankara’da yaşamaya başladığımda da kalem elimden düşmedi. Hatta hayal ile gerçek arasındaki çizginin verdiği heyecan daha çok sarılmama yol açtı. Ve camdan yapılmış bir gül için biraz can, biraz da hikaye katmak örnek gösterilebilirdi buna… Yani Kristal Gül…
Ankara’da hayat güzellikleri ve zorlukları ile devam ederken şiirler de bir yandan hayatımın içinde akıyordu. Bir yandan akıyordu hep Bir Yalnızın Gözyaşları…
Herkes biraz sevmek, sevilmek ister. Bazısının isteği bir şekilde yerine gelir, kimisinin de gelmez. O zaman bununla baş etmenin yollarını bulmak gerekir. Ve bunun için kelimeleri kullandım ben de… Bu durumu, bu yoksunluğu anlatan bir kelime de dördüncü ajandanın ismi oldu: Susuzluk…
Ve hep biraz daha farklı olan çizgi, beşinci ajandanın isminde de açığa çıkıyordu. Biten aşklar için karşı tarafı suçlamak, aşkı suçlayıp kirletmek gerekmezdi her zaman… İnsanlar birbirine az değildi belki, birbirlerine fazlaydı ama daha yüce bir duygu olan aşk için yetersizlerdi… Yani hep biraz Birbirimize Fazla, Aşka Az dık…
Üniversite ve askerlik bitip Bursa’da iş hayatına başladığımda artık şiirlerim de el yazısı ile ajandalara yazılmaktan kurtulmuşlardı. Aklımdaki üç roman hayat bulurken biraz geride kalıyor ama hayatımdaki geçiş evresinde benimle beraber boşluğa düşüyorlardı. Hatta Araf’a… Hatta öyle bir Araf’a ki; cennetle cehennem arasında bile değil, sadece iki cehennem arasındaydı. Cehennemin İçinde, Cehennemim İçimde…
Cehennemlerden çıktıktan sonra yine aynı yollarda yürümeye devam ediyordum. Yine yaşamaktan bazen bir adım geride, bazen bir adım ileride durarak gözlemliyordum. Düşünüyor, hissediyor, öğreniyor ve keşfediyordum. Tabii bunları şiirlerle göstermeliydim… Labirent’ ten çıktıktan sonra biraz daha yoğunlaşıp anlattım Aşk Ve Be nzeri Oyunlar ı…
Ve 2013; biraz daha özüme dönüp, tozlu raflardakilere vefa gösterme senesi oluyor… Sanırım ikinci bir aşamaya geçmeden ilk aşamayı mümkün olduğu kadar yansıtmak istiyorum… Seçmeli hikayelerden sonra ve hikayelerden önce bu derlemeyi yapmalıydım…
Bu sebeple beş ajandayı meydana çıkarıp mümkün olduğunca tarafsız ama sanırım biraz da o günkü ruh halime bağlı olarak şiirleri seçtim ve neredeyse hiç dokunmadan taşıdım. Pek çoğu geride kaldı tabii ki… Hatta Serenat gibi, Çömez gibi seriler de… Aslında bir tek Buz Mavisi serisini aldım, birkaç parça da Çiğ Tanesi… Bir Balığın Terapisi de hikaye oldu. Geri de kalanlara belki de bir özür dilemem gerekiyor bu satırlarda… Gerçi bir gün belki de…
Bir de öncelikle her zaman olduğu gibi desteği dolayısıyla Neslihan YENER’e ve daha sonrasında bu 13 yıl boyunca bana bilerek, bilmeyerek, isteyerek, istemeyerek yardımcı olan herkese teşekkürlerimi sunmak istiyorum…
Evet, ben yapamayacaklarımı söylemek istemem çünkü benim için sözler, kelimeler hep değerli, çok, çok değerli… Onun için size ışık vaat edemem. Ama ihtiyacınız da yok sanırım. Herkes bir şekilde bir yalancı ışığı, hep bambaşka renkleri pazarlamaya çalışıyor.
Ben biraz daha elimdeki, yanımdaki, içimdeki karanlığa bakmaya ve onun içinde gizli olanları görmeye başladım. Size bu karanlığı göstermek istiyorum ve bu karanlığın içinde biten yağmurlardan sonra çıkan gizlenmiş renklerden oluşan gökkuşağını…
Karanlığın Gök Kuşağı’na hoş geldiniz,
Korkmayın,
Bırakın alışsın gözleriniz,
Bambaşka şeyler göreceksiniz!
07.12.2013
Şairin Kitabından Seçmeler -1- …
YÜREĞİN TEĞET GEÇTİ
Yüreğin teğet geçti yüreğime
İçim tutuştu elin değince ellerime
Dönebilmem için benliğime
Uzun zaman geçti
Döndüm de sayılmaz hani!
Adın kazınmış yüreğime derin derin
Seni görünce ben de bir hayli değiştim
Yalnız gecelerde içim içimi kemirdim
Bunu başka nasıl anlatabilirim?
Ben bir tek seni sevdim…
GÜLPAREM
Kapattım gözlerimi ansızın,
Görüntün aksetti bir suda.
Ben varınca kayboldu
Kahrolası bir dalga halkalarında…
Biçaresizim gülparem…
Açtım gözlerimi farksızın,
O masmavi gözleri gördüm karşımda…
Bir sonraki bakışıma bile kalmadın,
Kaçıp gittin…
Biçaresizim gülparem…
Elimi bıraktım masaya,
O masa ki elin sıcaklığında,
Vücudumun ürperdiği o anda,
Elim, gözüm, bedenim,
Biçaresizim gülparem…
Sensizliklerdeyim,
Perişanım, ağlıyorum,
Biçaresizim gülparem…
İLK GÖZAĞRIM
İsmini duyduğumda
Cız eder yüreğim
İsminin sıcaklığında
Ve her yüzünü gördüğümde
Bir mana belirir gözlerimde
Çünkü sen ilk göz ağrımdın…
Konuşmasak da iki kelime
Bakmasam da derin derin gözlerine
Sıcaklığını hissetmesem de bir an ellerimde
Ve seni gördüğüm gün yağmur aynı şiddetinde
Sen, ilk göz ağrımdın…
Ne trenler geçti
Senin geçtiğin rayın üzerinden
Hepsi bir iz bıraktı
Ama seninki çok derinden
İleride bir gün anlarsan gözlerimden
Sen, ilk göz ağrımdın…
İlk sevdiğim şarkıydın
İlk söylediğim yürekten…
İlk yazdığım şiirdin
Buram buram aşk kokan
İlk gördüğüm tatlı rüya
Uyanmaktan korktuğum…
Sen her şeyin ilkiydin,
Sen, ilk göz ağrımdın…
SEN ESTİN
Dün, buğulanan gözlerimin aynasında
Nadasa bırakılmış gönül tarlasında
Boş kalmış aşk şarabı matarasında
Sen estin, dün yine sen estin!
Geçmişimi hapsetmiş kara bulutlardan
Adalar taşmış kederimi gömdüğüm okyanuslardan
Bir umut ateşi belki de çok uzaklardan
Sen estin, dün yine sen estin!
ANLA
Sen bir dikenli güle koşarken
Zararsız kır çiçeklerini eziyorsun
Sen mutluluğu uzaklarda ararken
Burnunun ucunu bile görmüyorsun
Bırak artık bu kuruntuyu
Biz birbirimize aitiz…
Boşuna uzatıyorsun bu yolu
Anla, kaderlerimizdeyiz…
Niye bu kadar yakın, bu kadar uzaktasın?
Niye kanımın içinde, yabancılarlasın?
Ben deniz dibinde, sen yüksek tepelerdesin
Oysa dalları iç içe söğütler gibiyiz…
YANLIŞ YERLERDE
Sen terk ettin, artık yoksun
Bir nefessin uzak ülkelerde
Ellere yakın, bana uzaksın
Bir gözyaşısın çok gerilerde…
Sen söylediğim şarkılarda kaldın
Sen geçtiğim şehirlerde
Sen yalan bakışlarda kaldın
Sen şimdi; yanlış yerlerde…
RÜYA
Dün gece rüyamda gördüm yine seni
Meğer ne çok seviyormuşsun deli gibi
Kapkaranlıktı her yer göremiyordum hiçbir şeyi,
Göremiyordum kendimi, göremiyordum kalbimi
Karşımda bir denizin ışıl ışıl yakamozu vardı
Deniz bile karanlıktı…
Bir siyah dalgalanıyordu,
Bir de yağmur tenime vurup duruyordu,
Bir dalga şırıltısı vardı, bir de yosun kokusu
Yine de hiçbir yerde, hiçbir şey yoktu…
Sonra en sevdiğimiz şarkı başladı,
Bütün şarkı benim kanımdaydı…
Çökmüştüm dizlerimin üstüne,
Söylüyordum bağıra çağıra,
Söylüyordum haykıra haykıra yakamozlara…
Gözümden düşenler de gözyaşı değildi,
Onlar beni ıslatan yağmur gibiydi…
O yağmur ki ıslatmıştı her yerimi
Bir söndürememişti kalbimdeki ateşi
Ben ağlıyordum, deniz ağlıyordu, yakamoz ağlıyordu
Azrail bile ağlıyor gibiydi…