Hatıraları kalmalı insanın, sadece anıları.
Mesela oyun oynadığı çimenli,boş arazinin üstü şimdi kocaman binalarla kaplıysa öyle boş hatırlamalı hep, oyunlarının heyecanıyla kalmalı duvarlar arasında.
Yanından ayıramadığı kalemi artık yazmaz olmuşsa onunla yazdıklarını hatırlamalı, çizdiği dağların arasından doğan güneşi ve “M”şeklindeki kuşları.
Çocukluğunda kendinden bildiklerin el olmuşsa o zamanda gülmelerini hatırlamalı, beraber ağladıklarını,hani ödevleri bahane edip hep birlikte olmalarını.Beraber yedikleri bayram şekerinin tadı kalarak damaklarında. O tatla hatırlamalı.
Yıllar oyunlarını, toprağı, havayı, çimenleri, sesleri… Beynindeki sesleri,yüzündeki sıcak ifadeyi, düşünceleri, masumiyetini,var olmuş,senin olmuşları değiştirmişse…
Şimdiki halini silmek gerekiyorsa geçmişini değersizleştiren şeylerin.
Silmeli şimdiki halini yok sayarak, hatıraları puslu bir camın arkasından izlemeli. Uzak kalmalı eskisi gibi olmayan her şeyden. Sebeplerden kaçıp bahaneleri sığınak bilenlerden. Uzak kalmalı şimdinin donukluğundan ve buzundan, soğuğundan.
Gün geçtikçe yenilenen halleri sorgulamamalı, insanları çözmek için bir saniyesini dahi harcamamalı.
İnsan vücudunun karmaşıklığı çözümleniyor olabilir, insanın anlaşılamayan yanı ruhu zaten .
O zaman başkalaşmış ruhların ağında kalmadan, anlamaya çalışmadan, çözümlemeden sadece geçmişin güzel hücrelerinde yaşamalı.
Vefayı değişenleri yerine getirmeye çalışarak değil, onların kendi girdabında kaybolmasına izin vererek bulmalı.
Yaşamalı,
Yalnız anılarla, yalnız güzel anılarla…
Ayşegül IŞIK