Hasretin ince ince işlenip,tohumun toprakta filizlenmesi gibi ; özlem damlaları düşmüştü genç adamın yüreğine. Kader kısmet oyunu oynarken hayatında , düşür verdi ansızın gurbetin eline. Halbuki daha yapılacak çok iş vardı belli ki ama geride kalanları da ayakta tutması gereken bir destekte olmalıydı.Ele avuca sığmayan yaşantısıyla büyüdü yavaş yavaş genç adam..
Yokluğun içindeki anlam karmaşasını iyi bilirdi. Sessizce yaslandığı duvardan kalkmaya çalıştı. Önündeki manzara sanki içini yansıtıyor gibi gözlerini ufka doğru kenetlemişti. Uzun uzun nefesler alıyor ,hafiften de alnından terlediği belli oluyordu genç adamın. Demir parmaklıklara tutundu birden ,başı dönmüş gibi elini alnına götürdü ; sanki gökyüzünde bir şey gördü de gözleri doldu birden..
Bir yanda yaşanacaklara hasret iken diğer yanda geri de kalanlara olan özlem..
Montunun cebinden çıkardığı sigarayı yaktı ustaca,bir nefes sonra ,sanki çıkardı içinde ne varsa tek bir dumanda. Ara ara gülümsüyor ,ara ara da sinirleniyor gibi bir hal vardı çehresinde ; kim bilir ne fırtınalar kopuyordu içinde ..
Yalnızlığını sorgularken kendi başına hayatının takılı kaldığı zaman geldi aklına.Dayanamadı damladı gözlerinden yaşları. Hayatının kaynayanı da ,anlayanı da belki de kitlendiği tek bir zamandı ; kendine münhasır olan. Her daim bilirdi sevdanın alna giden pusula olduğunu.Yolunu da yordamını da çok iyi bilmek gerekirdi sevdanın, lakin yolu da yordamını da kaybetti genç adam..
Uzun uzun düşündüğü yalnızlığına alışmış ,sonra kararsızlığına ve ardından da imkansızlığa. İnsan ilerledikçe yaşı ,tattıkça olgunluğu ; fark ediyor sadeleştiğinin, arındığının farkına varıyor fazlalıklardan. Gereksiz insanlardan ,üstünden başından , eşyalardan ; belki de en önemlisi diline dolanan şarkılardan ..
Her daim ümitvari bir yapısı vardı genç adamın; ağladığı zaman ,gülmeye çabalarken ömrünün farklı farklı zamanlarında ..
Tek bir kalbin kırılmasını engellemek; belki de kanadı kırık ,yavru bir kuşu yuvasına koymak ya da yaşanılan hayattan çekilen bir acıyı hafifletmek için geçirdi bütün yıllarını .Ömrünün en tazesin de , beş para etmeyen dünya da , yüreğin de sönmeyen bir ümit ışığıyla koşturmaya devam etti genç adam. Bazen yaşlandık dedi ,bazen çöktük ; eskiler de güzeldi eskiden de güzeldik lakin eskidik..
Bazen bu hayat için çok fazla yaşadığını düşündü gereksiz yere lakin karşılaştığı her şerrin de O , susmayı cevap olarak kullandı , hafif bir tebessümle. Belli ki çoktu kısa cümleleri ; anladım ki , yorgunluğu uzayıp gitmişti..
Her kelime de anlatmaya çalıştı belki de aşkını,sevgisini , nefesini; cevap bulur diye, yer, geldi, düşmanına bile iyilik etti.Her halinden belli ,zerre kadar pişman değil lakin bazen bir iyilik, kafana sıkılan bir kurşundan daha hızlı ölüme götürür seni ..
Yek vücud ,sonunu göremediğin bir yolda yürürsün nereye gittiğini bilmeden usulca.Yarısına vardığında yolun ,farkına varırsın artık birilerinin seni dağıttığına ,zaten kendini toparlamakla geçer diğer yarısı da. Ne olup bittiğini anlamadan ,kimseye bir şey sormadan , yapılandan intikamını alamadan göçer gidersin hayattan. Lakin cevapsız bırakılan her şeyden , yapılan her kalleşlikten aldığım en güzel intikam ; affederek unutuyor olmam , derdi genç adam..
Her manasında belli ederdi içtiği sigarayı zehrinden dolayı sevmediğini ; alakasız ve anlamsız alemde , anlamlı bir şey yaptığının duygusunu katardı O’na kendince..
Fıtratındandır ki fazlasıyla inadıyla nam saldı genç adam.En çokta sevdaya kafa tutup , dönüp arkasını giderdi ama bu uğurda ölse haberi bile olmazdı ,O’ nun için ne ala ..
” Hayata kafa tut, aklına kafa tut ama sevdaya kafa tutma! Kalp atmazsa öldürür ,sevmezse süründürür ,oğul ” derdi babası ,mıh gibi aklına kazıdığı fakat uymadığı tek gerçeğiydi hayatında..
Aklına takılan sorularla döndü geriye ; yorulan benden dinlenmek için bir yastık bulur ama yorulan canı nerede dinlendirmeli ; yol, sonunun nereye varacağını sensiz ister mi.?
Furkan KOCABAŞ