Daktilo…

Yeni zamanları yaşayan bizler bir dönemin eskide kalan materyalleriyle avunuruz.
Mesela daktilo görmüşlüğümüz var bizim.
Ben, İlk olarak ilkokulda müdürün odasında denk gelmiştim, bence büyülü, makineye.
Sonra babamın makam odası, sonra sonra kaç yerde…

Sesini bilirim makinenin.
Tuşlarına her bastığınızda çıkan garip ama içinizde teknolojik bir haz uyandıran sesi…
Yazarlık hayalimde o zaman başladı sayılır:
Hep, denizi gören bir pencere;
ışığı içeriye bolca alacağı
önüne koyduğum masanın arkasından
usanmadan
her gün denizi izleyeceğim bir pencere…

Masanın ortasında bir de güzel, son sistem daktilo.
Her yanım yazılı kâğıtlardan oluşacak,
kalemlik ve de bir tane geceleri ilham için oturduğumda sandalyeme
bana eşlik edecek bir lamba ve radyo…

Parmaklarım yoruluna,
gözlerim kızarana dek
o, beni etkileyen şıkırtılarla yazacağım.

Bazen güvercinler konacak pencereme,
bazen yağmur damlalarının kayışını izleyeceğim camdan,
bazen de uzaktan geçen bir tankerin mürettebatını hayal edeceğim.

Tozunu alacağım ara sıra,
şeritini değiştireceğim;
yenisini almak gayesi olmadan
yeni çıkan daktilolara bakıp
“benimki güzel ve hala iş görür “diyeceğim.
Vefa göstereceğim.

Romanlar yazarken bir bütün olacak parmaklarım ve tuşlar.
Ve belki de en çok yıpranan tuş adının
baş harfini taşıyan olacak.
Çünkü
çok zaman
adını hatta adının baş harfini yazıp durduğumdan.

Şiirler sen olacaksın
Denemeler
Mektuplar hep o daktiloyla yazılacak sana.
Pencerem, masam ve daktilom…
Ne gamları savuracağız birlikte
Ne ümitler yeşertip salacağız yeryüzüne
Ne dizeler birikecek kâğıtlarda
Ne kahramanlar dirilecek hikâyelerde
Belki de hep ikimiz olacağız içinde
Bir varmışla başlayan masallar gibi
Bir sonla bitmeyecek yaşayacaklarımız

Kışları soba kardeş eşlik ederken üstünde demlik çay ile
biz daktiloyla yazmaya devam edeceğiz.
Baharı tasvire yetmeyecek cümlelerimiz, kelimelerimiz, hecelerimiz
Bazı günler -mayıs ayında mesela- bırakıp yazmayı
sahil kenarında imge toplaycağız.
Sen de olursan
yahut buluşursak bir kahvede
her şeyi unutup vazgeçerim hayallerimden.
sen varken hayale ne gerek
Tabi varsan
o an şehirdeysen
Telefonuna cevap verirsen

Akşam yine baş başa kaldığımda
daktilo ile yazacak bir şey çıkmazsa eğer,
yine adını yazarım kağıtlara.

Ağustostayım şu an
Eylüle gebe tüm duygular
Yaz günü camlar açık
Hafif bir rüzgar
perdeler dalgalı
bir bardak çay
Ve henüz bitmemiş bir kitap olur masamda
Okurken en bilinmedik yazıları
Aklıma geldikçe gülümsediklerimi yazarım,
dursun bir kenarda

Daktilo görmüşlüğümüz var işte,
Yazmayı sevdiren güzel bir makine
Bana yazdıran yüzün bir de

Bu şiirin telif hakkı yazarın (Mehmet ÖZCAN YASDIBAŞ) kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Bu yazı Denemeler ve Hikayeler kategorisine gönderilmiş ve , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.