SIR GİZLİ BİR YER

tülin kiper

Canım gibi Güneşin sımsıcak parladığı bir yaz gününde, yine fotoğraf makinemi alıp kendimi dışarıya atmıştım. Okulumuzun bahçesindeki çiçeklere ulaşmak üzere, yolumun üstündeki çiçekler üzerinde dans eden kelebekleri fotoğraflayarak ilerlemekti niyetim. Yarım saatlik bir yürüyüşten sonra, nihayet okulun bahçesindeydim, ama bir tane bile kelebek çıkmamıştı karşıma. Umudum bahçedeki çiçeklerdeydi. Birkaç kez dolandım etraflarında , uzaktan da gözlemledim ama nafile, bir tane bile kelebek yoktu. Ve belki size garip gelecek, bir an önce bir sürü kelebek fotoğrafı çekmem gerekiyordu, “bir insanın” yaşaması için onlarca rengârenk kelebek bir araya gelmeliydi. Yaşamak bazen kalbinin atmasından ve nefes almaktan ibaret olmuyor, işte tıpkı bunun gibi bir durum söz konusuydu. Umutsuzlukla, bahçeyi çevreleyen duvarın dibinde bulunan banka oturdum. Çantamdan telefonu çıkardım, Türkiye’de nerelerde kelebek vadisi var ona bakacaktım, sanki bunu öğrenince ne olacaktı? Hemen oraya mı ışınlanacaktım? Yine de araştırmak istedim o an ve Fethiye’de bir tane olduğunu öğrendim. Hem sevinmiş, hem de üzülmüştüm, gidebilmem mümkün değildi. Gözlerim doldu, içimden geçenleri sessizce haykırmak istercesine yüzümü mavi göğe çevirdim, o da ne? Sarı bir kelebek uçuyor! İşte, orada iki tane de beyaz kelebek birbirini kovalıyor! Nereye gidiyorlar? Oturduğum banktan ayağa fırladım, kelebekler bahçe duvarına bitişik, kenarları otlar ve deve dikenleriyle dolu toprak yola doğru uçuyorlardı. Bu yol eski mezarlığın hemen altındaydı, oraya ulaşmak için bahçeden çıkmam ve okul binasını arkadan dolaşmam gerekiyordu. Heyecanla hedefime doğru yöneldim. İçimdeki 19 Mayıs bando ekibi marşlarını hızlı tempoda çalmaya başlamıştı. Bahsettiğim yola ulaştığımda, kenarlarda uzanıp giden mor deve dikenlerini gördüm. Makineme hemen sarılmadım, yol boyunca neler olduğunu keşfetmek istemiştim önce. Biraz daha ilerledim ve minik beyaz çiçekleri, bol tüylü yaprakları olan, adını bilmediğim küçük boylu bir bitki topluluğunun yanına yaklaştığımda durdum, çünkü az önce görmüş olduğum sarı kelebek mor bir dikenin üzerinde tüm zarafetiyle duruyordu. Hemen makinemi hazırladım ve ona doğru bir adım daha attım, aman Allah’ım! Onlarca beyaz kelebek (benim için anlamı büyük olan Alıç Beyazı diye adlandırılan kelebek türü), o küçük bitki topluluğundan havalanıvermişti! Ve hepsi bu kadar da değildi; Kırlangıç kuyruklar, Bahadırlar, Hermitler de sanki gösteri yaparcasına dikenlerin üzerinde uçuyordu. Burası sanki bir kelebekler vadisiydi, yer gök kelebek kaplıydı. Uzaklarda diye üzüldüğüm vadi, aslında yıllardır yanı başımdaydı. Diken, çalı, çırpı diye düşündüğüm yerler, aslında benim aradıklarımı, bir hazineyi barındırıyordu. Görmek gerekti, ama önce aramak. Ve aramak için istemek gerekti, ama ne istediğin değil, neden istediğin önemliydi. İşte fotoğrafta gördüğünüz yerde, hayatın bir sırrı gizliydi.

Bu yazı Denemeler ve Hikayeler, Tülin KİPER kategorisine gönderilmiş ve , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.