Gece içinden okuyordu şiirlerimi,
Baksana nasılda içi gidiyor okurken,
Aslında okumasının sebebi aşkıydı,
Bağlıydı karanlıktan çıkan gündüze,
Hüznünü dışa vurmaz,ağlamaklıydı,
Tepesinde gezdirdiği kar beyaz bulutlar,
Üzgün hatrı sayılan yağmur damlalarıydı.
Gece içine kapanıyordu aşkı yutkunurken,
Gündüz hiç pas vermiyordu bile,
Günden güne saatleri adımlarken,
Gelen meçhul bir şarkıydı yine.
Ben de gece gibiyim artık,
Solmuşum kederimden…
Sen gündüz ben karanlıkta doğmuş gece,
Saçların güneş kalbin mas mavi gökyüzü,
Ben meçhul siyahlıkta şekil verilen hece.
Sen gidiyorsun güzelliğine sıra olmuş,
Üstü beyaz önlüklü dağların ardından.
Ben geliyorum ıssıza gebe olarak unutulmuş,
Şiire dökülen bir garip mürekkep havuzundan,
Sen gidiyorsun her gün ben ardından,
Kasırgadan hızlı koştukça,
Sen gidiyorsun tozlanmış yüreğimden,
Uçup gidiyorsun gökteki bulutların yanına,
Nasıl uçuyorsun ki öyle nasıl?
Senin kanatların yokki,
Ama hatırladım gündüz sensin tabi,
Ben çocukları korkutan ıslak gece,
Gündüz nazlı nazlı uyandırıyor,
O yüzden gönlün bu kadar kalabalık,
Ben gece uyutuyorum herkesi,
Bu yüzden bomboş ıssız bir yürek taşıyorum,
Seni severek belki de sınırlarımı aşıyorum
Bilmiyorum ben sen değilim doğaçlama yaşıyorum.
Ufak ama tatlı gülüslerimiz vardı eskiden,
Yaşımız küçük hayaller biter,kurardık yeniden,
Ve oynardık gece ve gündüz sevinçten,
Ben hep şaşırırdım seni ve beni,
Ve şimdi oynamıyorum artık eskisi gibi,
Şimdi yazıyorum geceleri ve gündüzleri,
Hep yazıyorum muhtaçım belliki,
Yazmak nefes almakla aynı sanki.
O bilmiyor işte içimi görmüyor,
Nerede görülmüş geceyle gunduzun,
Bir olacağı aşka konacağı,
Bizde oyleydik senle,
Gece ve gündüz dük…
…
Bu şiirin telif hakkı yazarın (Ertuğrul KAYA) kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.