O Zamanlar Vali Yok Muydu ?

90’lı yılların başları. Beş, altı yaşlarındayım.

Ankara’nın Altındağ ilçesi Doğantepe mahallesinde 1+1 bir gecekonduda yaşam süren dört çocuklu bir işçi ailesinin en büyük çocuğu olarak mahalledeki emsalim olan tüm arkadaşlarım gibi okula gitmenin heyecanı içindeyim.

Üstteki cümlemi sayfalar dolusu geliştirecek yaşanmışlığı bir kenara bırakarak bu yazıyı yazma amacıma ( merak edenler için yazma amacım yazının sonunda ) yol alarak okula başlamanın bizleri hayat mücadelesi ile nasıl tanıştırdığından bahsetmem gerekliliğine yönelmek istiyorum.

O yıllar kışın ayak bileklerimiz kapanacak kadar kar yağardı.

Birbirimize tutunarak ve her gün bize nezaret eden bir büyüğümüzün desteğini alıp sobadan arta kalan küllerin döküldüğü yerlere basa basa okula giderdik. Tabiri caizse o küller okulu yakın etti bize.

Düşmemeyi de, perde kornişinden kayak yaparak kaymayı da dilimizde Mazhar Fuat Özkan’ın ” Mecburen Mecburen ” şarkısı okula giderken öğrendik.

Bazen evimizin yol ile bağlantısı kapanacak kadar kar yağardı. O zamanlar kar küreme aracı var mıydı bilmiyorum ama varsa bile bizim evlerin yokuşunu çıkacak genişlikte bir yol yoktu maalesef…

Asfalt yol da sadece okulun bulunduğu Feridun Çelik caddesinde vardı.

Yani kar eriyince de çamurda okula nasıl gidilir onu da öğrenmiştik.

Yaşam şartlarının getirdiği olumsuzluklarla öğrenmelerimiz hiç bitmiyordu.

Mesela okulunun ilk gününü herkes hatırlar.

Hatta ilkokul öğretmenini de hiç kimse unutmaz.

Değil mi ?

Benim için değil…

Öğretmenimiz 3 hafta sonra geldiğinden ilk gün diye bir şey olmadı.

Hatta o öğretmenimizin varlığı belki de 3 hafta bile uzun süreli olmadı.

Beş yılda 30 öğretmen görünce hangisini hatır edeyim derdine düşüyor insan…

Ne yalan söyleyim 4. ve 5. sınıfta bir kalıcılık gördük. Halil SARI öğretmenimiz kapattı üç yılın boşluğunu bizdeki o boşluğunu. Onun dışında da hiçbirinin ismini hatılamıyorum.

Allah razı olsun derste sobanın yanında sigara içmesi dışında iyi birisiydi, ben de ve sınıf arkadaşlarımda emeği çoktur.

İşte bunca yoklukla mücadele içerisinde hakikatin haykırdığı bu ortamda sosyal medyadan Erzincan Valisi Sayın Hamza AYDOĞDU’nun paylaştığı kar tatili ( iletinin tam metni aşağıda lütfen okuyunuz ) mesajı sonrası fazlaca üzülerek ” O zamanlar bunları gören bir Vali ya da Kaymakam yok muydu ” demeden kendimi edemedim.

O soğukta kar yutan ayakkabılarımız içinde buruşan ve sobanın ateşine rağmen hemen ısınmayan ayaklarımızdan herkes mi bihaberdi ?

Kışın küllere bürünen o karlı, çamurlu yolları kimse bilmiyor muydu ?

Öğretmensiz geçen günlerden veya devamlı değişen öğretmenlerimizin olduğundan kimse hiç kimseye bahsetmedi mi ?

Şimdi anlıyorum kaderimize terk edilmişiz…

Öyle ki; ben sadece bana taktir ve teşekkür belgesi satan müdürümüzün ‘’ Sürgün bölgesi ben ne yapayım ‘’ açıklamasıyla sürgün kelimesin anlamının ne olduğunu bilmeden devamlı öğretmenlerimizin değiştiğini öğrendim.  

Bu durumları sorgulayan ve çok kar yağınca kar tatili yapan bir idari yapının olduğunu ve onun da adının vali olduğunu da çok kar görüp hiç kar tatili görmeyen bir öğrenci olarak bilmiyordum.

Şaka gibi ama hepsi yaşanmış gerçek.

Ne günlerden ne günlere…

O yüzden Sayın Valimizin bu paylaşımındaki gösterdiği ilgi, kullandığı üslup ve sempatikliği o kadar kıymetli ki…

İnanın fazlaca etkisinde kaldım. Allah razı olsun. Sayılarını artırsın.

Yaşayan anlar diyerek noktayı koymadan günün anlam ve önemine binaen; başta Baş Öğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Mesleğini icra ederken şehit edilen öğretmenlerimize ve vefat eden tüm öğretmenlerimize rahmet diliyorum…

Sağlıcakla…

Ahmet KİRAZ

Bu yazı Ahmet Kiraz Şiirleri kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.