
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar
Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun
Söylenmemiş sözcükler var
Cemal Süreya
Har Kadıköy-Sirkeci vapurunda bu harika siirler canlanir bana şCemsl Sureyyayi hatırlatıp, sebepsizce hüzne boğar beni ne asklar yasandi ne izdiraplar cekildi kimi asklar yureklere kazindi kimi asklar imzalara atildi
“sesinde ne var biliyor musun
söylemediğin sözcükler var
küçücük şeyler belki
ama günün bu saatinde
Col duygusal yazmiş
anıt gibi dururlar. ”
Dile getirilemeyen o eski aşklar sonucun olumsuz olma korkusuyla sineye cekilen o kahroluslar yokmuydu? Keske Cemal Sureyyaya kulak verseymisiz sesimizde olani sozlere dökup ya yürek yarasi da olsa katlansaydik yada yurekten sevilen o aska kavussaydik o zaman aşklar o kara sevdalar boyyle bir ömur gizemli kalmazdi Yillar yorgun kalbimiz yorgun gunleri beyhude gecirmezdik
Iyiki siirler vardi hersey kullendi sadece anilar kaldi kalplerde kendi hazin masalimiza teselli aradik ve siirlere sarildik